Discord sunucumuz açılmıştır, hepinizi bekleriz

https://discord.gg/43gGDQe6tS

Serdar Yıldırım Hikayeleri

Moderatör: Moderatörler

Forum kuralları
[font size=20] DİKKAT [/font]

Silinmiş konu içerikleri hiçbir şekilde kontrol edlimemektedir. İndirdiğiniz dosyaların sorumluluğu tamamiyle size aittir.
Mutlaka indirdiğiniz dosyaları antivirüs ile taratınız.
Kullanıcı avatarı

OPC Line
Mesajlar: 1635
Kayıt: Pzt Tem 22, 2019 3:13 am
Server Ip/DNS: 213.238.173.xx
Clan İsmi: *YouKnowMyName*

Serdar Yıldırım Hikayeleri

Mesaj gönderen OPC Line »

Usta yanlış anlama emek etmişsin yazmışsın falan ama burası cs 1.6 forumu. Yani oyunla alakalı şeyler paylaşılıyor. Burada yazdıklarını kimse okumaz. Çünkü 30 satırlık eklenti paylaşsan onun bile içeriğini açıpta okuyup bakacak kişi sayısı çok az. Yine de emeğine sağlık.

Link:
Linklerini gizle
Linki Kopyala

Konu Sahibi
Serdar102
Mesajlar: 36
Kayıt: Prş Mar 14, 2024 1:25 pm

Serdar Yıldırım Hikayeleri

Mesaj gönderen Serdar102 »

Serdar102 yazdı: Sal Ağu 06, 2024 1:35 pm ROBOT KARTAL
Yazan Ve Okuyan: Serdar Yıldırım
https://www.facebook.com/share/v/hPhQCFcFMg7HhBvP/

Link:
Linklerini gizle
Linki Kopyala

Konu Sahibi
Serdar102
Mesajlar: 36
Kayıt: Prş Mar 14, 2024 1:25 pm

Serdar Yıldırım Hikayeleri

Mesaj gönderen Serdar102 »

NASREDDİN HOCA KORSANLARA KARŞI
Nasreddin Hoca, Mısır'daki dayısından haber almış. Dayısı, acele gelmesini istemiş. Hoca, Akşehir'den İzmir'e eşeğiyle altı ayda gitmiş. Bir gemiye binip Mısır'a doğru yola çıkmış. Yolda gemiye Rodos korsanları saldırmış. Hoca, yüzükoyun yere yatmış. Sayısı çok fazla olan korsanlar, gemiyi ele geçirmiş. Gemidekileri esir alıp götürmüş. Sadece Hoca kurtulmuş.
Korsanlar gidince Hoca ayağa kalkmış. Sizi melunlar, ayağım takılıp düşmeseydim bilirdim yapacağımı, diye söylenmiş. Dümene geçmiş, rüzgarı arkasına almış ve sonunda Mısır'a varmış. Dayısının Kahire'deki sarayına gitmiş. Görevliler, Hoca'ya, geç kaldığını, dayısının intihar ettiğini söylemişler. Hoca, neden, diye sorunca, Nasreddin'in çocukluğunu bilirim. Eli ve çenesi çabuktur. Hızlıdır. İki ayda Akşehir'den Kahire'ye gelir, demişti. İki ay dolunca bahçedeki en yüksek ağaca çıkıp aşağı atladı. Son sözü, Nasreddin gelmedi, oldu.
Nasreddin Hoca: " Ah dayım, eşek sırtında altı ayda İzmir'e geldim. Kanatlarım olsa, imkansız iki ayda gelemezdim. "
Görevlilerden genç olanı: " Sen o göbekle zor uçardın, hocam, " deyince diğer görevliler gencin ağzını kapatıp oradan uzaklaştırmış.

Daha sonra Hoca dayısından miras kalan saraya çıkmış. Büyük salonda görevliler Hoca'ya ziyafet çekmiş. Çalgılar çalmış, çengiler oynamış. Yemişler, içmişler. Görevliler de, çengilerle birlikte oynamaya başlayınca Hoca ayağa kalkmış ve çalgıları, çengileri dordurmuş. Görevliler de durmuş.
Nasreddin Hoca: " Oldu mu birader, dayıma saygınız yok mu? Zaten yorgunum, bir de sizinle uğraşmayayım. " demiş.
Görevlilerden biri, Hoca'nın yanına gelip: " Hocam, dayının kırkı çıktı. Ben gittikten kırk gün sonra ne isterseniz yapın demişti. "
Genç görevli söze karışmış: " Hoca, bunlar dayın intihar ettiğinin ertesi günü de böyle çalıp oynamışlardı. " deyince diğer görevliler gencin ağzını kapatıp oradan uzaklaştırmış.
Nasreddin Hoca: " Neden ama neden? " diye bağırarak dizlerine vurmuş.
Görevlinin biri: " Gerçek şu ki, dayınız bizi her gün falakaya yatırırdı. Sonradan ayaklarımızın altı şişmesin diye sırtımıza binip yürütürdü. Çektiğimiz acıyı varın tahmin edin. Siz olsanız kurtuldunuz diye sevinmez misiniz? "
Nasreddin Hoca: " Hayret, sizi neden dövüyordu? "
Aynı görevli: " Bizi dövmeyi seviyordu. Dayak yedikçe mutlu olacağımızı düşünüyordu. Ayaklarına kapanıp yalvardık. Merhamet dilendik. Doğrusu budur deyip, sopayı daha bir hırsla kaldırır oldu. "
Diğer görevliler, aynen böyle oldu deyince Nasreddin Hoca, kırkı çıktığına göre, çalgılar çalsın, herkes oynasın, deyip bahçeye çıkmış.

Nasreddin Hoca bir ay Mısır'da kalmış. Sarayı, bağları, bahçeleri satmış. Nil Nehri dayısınınmış. Onu da satmış. Yüz gemilik ve beş bin askerlik bir donanma kurmuş. Bu donanmayla korsanların üstüne yürümüş.
Korsanlar: " Aman, Nasreddin Hoca geliyor deyip gemilerine binip kaçmış. Nasreddin Hoca Rodos Adası'nda ne kadar esir varsa hepsini kurtarmış. Onları donanmaya bindirip İzmir'e getirmiş. Esirler, sağ ol hoca deyip evlerine, köylerine gitmiş. Nasreddin Hoca askerlerine, isteyen burada kalsın, istemeyen Mısır'a dönsün, gemiler sizin, istek sizin, demiş. Nasreddin Hoca bir handa bıraktığı eşeğine binip Akşehir'e dönmüş. Masalımız da burada bitmiş.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

Link:
Linklerini gizle
Linki Kopyala

Konu Sahibi
Serdar102
Mesajlar: 36
Kayıt: Prş Mar 14, 2024 1:25 pm

Serdar Yıldırım Hikayeleri

Mesaj gönderen Serdar102 »

BANDIRMA VAPURU
Karadeniz'in hırçın dalgaları arasında yıllara meydan okuyan bir eski Bandırma Vapuru'yum. Nice zamandır liman liman gittim, geldim. Binlerce, on binlerce yolcu taşıdım. Onların konuşmalarını istemeyerek de olsa dinledim. Dertlerini derdim bildim. Onlar hiçbir zaman bunun farkında olmadılar yani beni fark etmediler. Ders kitaplarında ve pek çok kitapta, gazetede adıma defalarca rast gelmişsinizdir. Bundan sonra da rast geleceksiniz, bunu biliyorum. Ey gelecek yeni nesiller, sizi inanamayacağınız kadar büyük ve görkemli bir sevgiyle kucaklıyorum.
16 Mayıs 1919 günü on dokuz subayı aldım. Rota Samsun'du. Buralar Anadolu ve Anadolu düşman istilasına uğradı. Bu subaylar Türk ve bir Kurtuluş Savaşı başlatacaklar. Lider pozisyonunda sarı saçlı, mavi gözlü bir dev var: Adı Mustafa Kemal. Bakalım gelecek günler Mustafa Kemal'den neler bekler?

16 Mayıs gecesi bir fırtına? Ne oluyor dedim kendi kendime:
Karadeniz sen bu kadar hırçınlaşmazdın.
Böylesine çelik yüreklerin canına kast etmezdin.

Bunun üzerine fırtına ses verdi:
Oy Bandırma Vapuru cana, benize
On dokuz subayı üfleyiver denize.

Baktım fırtına laf anlamaz, söz dinlemez. Onunla irtibatı kestim. Fırtınanın ortasında bir ceviz kabuğu gibi sallanmaya devam ettim. Üç gün, üç gece tarih yazdım ve 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a vardım.
Güle güle Mustafa Kemal yolun açık olsun.
Gemi kazanından büyük yüreğin sevgiyle dolsun.
Üç gün boyunca Türkiye dedin durdun.
Dilinden düşmeyen Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarsın.

Değerli yolcularım, karaya ayak basar basmaz bir rahatladım ki sormayın. Daha sonra Türk'ün Kurtuluş Savaşı başladı. Mustafa Kemal'in akıllara durgunluk veren zekası ve kahramanlıkları karşısında perişan olan düşmanlar evlerine döndüler. Çanakkale'de de Mustafa Kemal vardı. Çanakkale'ye geldiğinde boşuna bütün cephelerin komutanlığını Mustafa Kemal'e bırakmadılar. O, olmasaydı Kurtuluş Savaşı kazanılamazdı.
Benim adım Bandırma Vapuru.
Haber çıkar iki gazete küpürü.
Mustafa Kemal, Yunan'ı Anadolu'dan süpürdü.
Komutan Trikopis Atina'dan köpürdü.

Oy Trikopis, Trikopis, neden Atina'dasın?
Bak Mustafa Kemal cephede sen neden değilsin?
Belli ki ölümden korkmaktasın.
Canım bu vatana feda diyen
Mustafa Kemal 'e karşı zafer kazanamazsın.
Kazanamadın zaten.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

Link:
Linklerini gizle
Linki Kopyala
Kullanıcı avatarı

Yek'-ta
Mesajlar: 9625
Kayıt: Cmt Eyl 12, 2015 12:40 pm
İletişim:

Serdar Yıldırım Hikayeleri

Mesaj gönderen Yek'-ta »

Sevgili Serdar,
Kalemine sağlık diyeceğim, fakat burası CS forumu.
Teşekkür ederiz, başka forumlarda inşallah.

Link:
Linklerini gizle
Linki Kopyala
Kilitli